Türk futbolunun hali ortada. Kulüplerin de.
Marka değeri diye diye geldiğimiz nokta facia.
“Ayna ayna söyle bana var mı berden güzeli dünyada” diyen masal kahramanı gibiyiz. İkide bir Avrupa’nın sayılı liglerinden birini kendi kendimize tekrar edip diyoruz ama sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır.
Ne bizim ligi televizyonda gösteren bir Avrupa ülkesi var. Ne de herhangi bir başarımız.
Son olarak gördünüz işte.
Fenerbahçe 6, Beşiktaş 5 yedi. Galatasaray Manchester’la berabere kalırken kaleci Onana’nın sayesinde aldı bu puanı. Yoksa o da 3 yedi.
Bir de TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi var başımızda.
Zihni Sinir proceleri gibi habire bir şeyler icat edip, çıkıyor ortaya.
O da ondan öncekiler gibi Türk futbolunun marka değeri de marka değeri diye konuşup duruyor.
Kimlerle yapıyor bu proceleri. Yoksa yüksek maaşlarla federasyona doldurduğu futboldan anlamayan adamlarıyla mı?
Şimdi de play off attı ortaya. Sanki yeni icat gibi.
Oysa play off 2011-2012 sezonunda denendi. Neler olduğunu hatırlıyor musunuz? Sonuçları o kadar kötü oldu ki apar topar kaldırıldı.
Bir de yayın ihalesi için HyperCube isimli şirketle çalışıyorlarmış. Bu şirket uzmanmış!
Yayın ihalesinden alınan para yerlerde sürünüyor.
Yıllar önce dünyanın parasıydı. O zaman HyperCube mi vardı?
Kimbilir bu şirkete kaç para ödendi?
Nasıl yükselir yayın parası?
Hakemlere çeki düzen verirsin. Maçlardaki saçma sapan kararların önüne geçersin. Adaleti sağlarsın. Transferlere şartlar getirirsin. Futbolun kalitesini yükseltirsin. Ondan sonra da yayın ihalesinden yüksek para beklersin.
Yabancı bir şirket ne yapacak ki? Hollanda ile Belçika’yı düzenlemişmiş. Hollanda ve Belçika ligi midir hedef?
Maalesef Türk futbolu kötü yönetiliyor.
Ne zaman ki futbolun başına futboldan gelen insanlar gelecek, ancak o zaman düzelir.
Yoksa iş adamından federasyon başkanı seçersen o da böyle yapar işte. Boşta kalan bakkal gibi, iş arar kendisine.
Onun için diyorum, birileri durdursun. Yoksa sonu daha da felaket olacak bu işin.
Şöyle anlatayım.
Küçük kasabanın birinde bir adam sürekli başkan seçiliyormuş. “Nedir bu işin sırrı” diyerek kasabaya gitmişler, yaşayanlara sormuşlar:
“Neden sürekli onu başkan seçiyorsunuz?”
“Bize hiç zararı yoktur da ondan. Öyle oturuyor işte orada” cevabını almışlar.
Yani karından vazgeçmişler, zararı olmasın yeter demişler.
Biz de bunu arar olduk.